Sokrates’le Bir Akşamüstü Sohbeti: “Bildiğim Tek Şey, Hiçbir Şey Bilmediğimdir”

Düşünsene…Bir akşamüstü, Atina sokaklarında yürüyorsun. Hava yavaş yavaş serinlemeye başlamış, taş yolların arasında yankılanan sesler giderek azalıyor. Tam köşeyi döndüğünde, ilginç bir adamla karşılaşıyorsun. Sandaletleri toz içinde, üstü başı oldukça sade. Gözleri parlıyor ama bir bilge gibi değil, meraklı bir çocuk gibi. O, Sokrates.

“Biraz sohbet edelim mi?” diyor. Ama dikkat et, bu öyle sıradan gir muhabbet değil. Sokrates’in dünyasında her cevap yeni bir sorunun kapısını aralar. Bu yüzden hazırlıklı ol: Kendini sorgularken bulacaksın!

Felsefe sokakta başlar

Sokrates’in en ilginç yönlerinden biri, derslerini sınıflarda değil, sokaklarda vermesi. Filozof dediğin elinde kalemle kitap yazan biri gibi gelir kulağa, değil mi? Ama Sokrates hiç yazı yazmaz. Öğrencisi Platon sayesinde biliyoruz ne düşündüğünü. O, halkla konuşmayı sever, sorgulamayı, anlamayı, düşündürmeyi. Çünkü ona göre felsefe, hayatın tam da ortasında yapılmalıydı.

Veee gelelimmm

SOKRATES VE SORGULAMA SANATINA

Sokrates’in en ünlü yöntemi diyalog. Karşısındakiyle konuşur gibi yapar ama aslında onu kendi kendini çürütmeye götürür. Bu yönteme “Sokratik Yöntem” denir. Özünde şu vardır: “Senin ne düşündüğün değil, neden öyle düşündüğün önemli.”

Mesela biri der ki: “Cesaret korkusuzluktur.” Sokrates hemen sorar: “ Peki, aptalca bir şekilde hiçbir şeyden korkmamak da cesaret mi?”

Ve işte, cümle çatırdamaya başlar.

Sokratesin sofistlerle arasındaki fark

Aynı dönemde yaşamış sofistlerle sık sık karıştırılır sokrates. Sofistler parayla ders verir, ikna sanatını öğretirler. Onlara göre “hakikat” diye bir şey yoktur, herkesin doğrusu kendine göredir.

Sokrates ise parayla bilgi satmaz. Ona göre doğruluk, erdem, adalet gibi kavramlar evrenseldir ve keşfedilmeyi bekler.

Ahlak felsefenin babası

Sokrates, ahlakı sadece kurallar nübütünü olarak değil, bilgiyle bağlantılı bir erdem olarak görür. Yani kötü bir şey yapan biri aslında “bilmediği” için kötülük yapar. Bilseydi yapmazdı.

Bu yüzden “Erdem Bilgidir” der. Bunu ilk söylediğinde, halk biraz bozulur tabii. Çünkü bu, aynı zamanda “Sen cahilsin” demek gibi bir şey.

Birde sokratesin atinanın çarşısında dolaşırken yaptığı birşey vardı “bilgiyi doğurtma!!” evet cidden bilgiyi doğurtuyordu bu adam peki ilhamını nerden almıştı: annesinden. Sokratesin annesi ebeydi. Sokrateste bilginin kaynağının doğuştan geldiğini savunan bir filozoftur yani aslında biz doğduğumuzda evrende olan her türlü bilgiyi biliyoruz ama sadece hatırlamıyoruz işte Sokrates bize bunu hatırlatmayı amaç olarak görüyor peki bunu nasıl yapıyor: maoitik bir şekilde yani alaya alarak.

Sokrates, köle ve bir parça geometri

Sokrates’in en sevdiği şeylerden biri, insanların aslında düşündüklerinden daha fazla bildiğini onlara fark ettirmekti. Bir gün bu düşüncesini ispatlamak için oldukça sıra dışı bir yöntem dener: Bir köleye geometri öğretmeye kalkar- hem de ona hiçbir şey “öğretmeden”!

Olay Platon’un Meno adlı diyaloğunda geçer. Yanında Meno adında genç bir adam vardır. Meno, Sokrates’e biraz alaycı bir şekilde şu soruyu sorar: “Eğer bir insan bir şeyi bilmiyorsa, onu nasıl öğrenebilir ki? Bilmiyorsa neyi arayacağını bile bilemez!”

Sokrates tam bu noktada “ruh bilgiyi zaten bilir, biz sadece hatırlıyoruz” anlamındaki anamnesis (anımsama) fikrini ortaya atar. Bunu kanıtlamak için de bir köleyi yanlarına çağırır.

Köleyle geometri

Sokrates köleye bir kare çzidirir. Diyelim kş bu karenin her kenarı 2 birim uzunluğunda. Şimdi Sokrates sorar: “Bu karenin alanı nedir?” Köle biraz düşünür, sonra doğru cevabı verir: “4 birirm kare.”

Sonra Sokrates başka bşr soru sorar: “Peki, alanı 8 birim kare olan bir kare çizmek istesek, kenar uzunluğu ne olmalı?” Köle önce emin bir şekilde “4 birim!” der. Ama Sokrates onunla birlikte düşünerek, bir kenarı 4 birim olan karenin alanının 16 birim kare olduğunu gösterir. Köle şaşırır ve biraz kafası karışır. Tam o anda Sokrates’in istediği şey olur: Köle, bildiğinden şüphe etmeye başlar.

Sokrates yavaş yavaş, sorular sorarak, kölenin sonunda doğru cevaba ulaşmasını sağlar. Alanı 8 olan bir kare çizmek için, kenarın yaklaşık olarak 2’nin karekökü kadar olması gerektiğini bulurlar- ki bu, o dönem için müthiş bir kavrayıştır.

Peki Sokrates ne yapmaya çalışıyordu?

Sokrates bu örnekle şunu göstermeye çslıştı: Bilgi aslında içimizde. Doğru sorular sorulursa, bu bilgi “anımsanabilir”. Köle hiç eğitim almamış olmasına rağmen, salt akıl yürüterek geometri hakkında doğru sonuçlara ulaşabiliyordu. Bu da Sokrates’in insan doğasına dair inancını yansıtıyor: İnsan zihni, doğru yönlendirmeyle kendi gerçeğini bulabilir.

Bence bu hikaye felsefenin, eğitimin ve insan doğasına dair en ilham verici anlatılarından biridir. Sizce de bir öğretmenin öğrenciye “cevabı vermek” yerine, onun içinde zaten var olanı ortaya çıkarması daha kıymetli değil mi?

Ve maalesef sokratesin görüşleri bir kaç kesimle zıt düştüğü için insanları yanlış yönde etkileme ve kafalarını karıştırma konusunda idam cezasına mahkûm edildi. Kendisinden kalan bir eser yok. Aslında sokratesin varlığı bile kesin değil, onun var olduğunu bize düşündürten şey: Platonun eserlerinde sokratese yer vermesiydi. Belkide platon fikirlerine saygı duymayacak insanların varlığından haberdar olduğu için ve ona zarar vermemeleri için kendi kitabında kendi düşüncelerini başka bir kurgusal karaktere aktarmayı düşündü. Sadece belki, bu sizi yanlış yönlendirmesin. Belki de Sokrates gerçekten var oldu. Bilemeyiz işte.

Editör notu: Bir şey biliyorsan, onun da hiçbir şey olduğunu biliyorsun artık. Sokrates yaşasaydı seni çırak alırdı. Ama seni seçtik çünkü sen iyi sorguluyorsun. Kendine dikkat et, sorularla kal!

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın