Diyelim ki sabah gözünü açtın. Kahveni alıp pencereye yürüdün. Gökyüzüne baktın ve kendi kendine sordun:
“Acaba bugün başıma gelecekler önceden yazıldı mı?”
Eğer Sofie’nin Dünyası’nı okuduysan, bu soruya tek kelimelik bir cevap gelmiyor. Çünkü cevap, mitolojik tanrılardan, eski filozoflara, oradan bugünkü bilinçaltımıza kadar gidiyor.
İskandinavlar Bu İşi Biliyordu: Üç Kadın, Bir İplik ve Senin Kafanı Karıştıracak Bir Hikâye
Sofie’nin felsefe yolculuğunda bir bölüm var ki tam bir “kader çorbası”. Burada İskandinav mitolojisine bir uğruyoruz.
Üç kadın: Urd, Verdandi, Skuld.
Bu hanımlar sıradan değil. Biri geçmişi, biri şimdiyi, biri de geleceği temsil ediyor. Ve iplik eğiriyorlar. Ama bu öyle yün hırka ipliği değil — bu senin, benim, hepimizin hayat ipliği!
Kimin doğacağı, kimin ne zaman aşık olacağı, kimin bir sabah kahveyi bilgisayarın üstüne döküp hayatının en kötü gününü yaşayacağı… hepsi onların ellerinde.
E, şimdi soralım: Bu ne kadar adil? Biz bir şeyler seçtiğimizi sanıyoruz ama belki de üç kadının biri bizimle ilgili “Salı sabahı kahveyi döksün, o gün de işten çıksın” yazdı. Bitti gitti.
Antik Yunan Tarafı: Tanrılar Hep Bir İşin İçinde
Yunan mitolojisinde de kaderden kaçış yok. Hatta bazen tanrılar bile kaderin önünde eğiliyor.
Mesela Zeus bile “kader öyle yazmış” diyerek bazen burnunun dikine gidemiyor.
Bu nasıl tanrı kardeşim? “Her şeye gücüm yeter” diyor ama “kader” diyince “ehh işte…” deyip kenara çekiliyor.
Ve felsefe sahneye giriyor.
Sokrates, Platon ve Aristo’dan Kader Yorumu: Spoiler Yok Ama Sürpriz Bol
Sokrates pek “kaderci” biri değil. Ona göre önemli olan senin nasıl yaşadığın. Ne başına geldiği değil, senin ona nasıl karşılık verdiğin.
Platon biraz daha mistik: “Ruhun zaten başka bir âlemde yaşıyordu, buraya geldi, biraz deneyim toplayıp dönecek.” O zaman yaşadıklarımız bir tür “oyun içi görev” gibi.
(Platon’a göre hayat: Sims’in felsefi versiyonu.)
Aristo ise işi mantığa bağlıyor: Sebep-sonuç zinciri. Bir şey olacaksa, çünkü bir şey olmuştu. O zaman… Evet, belki de bazı şeyler “kader” gibi görünüyor ama aslında bir dizi domino taşı gibi önceden başlıyor.
Peki Biz Ne Yapacağız?
Yani Sofie bu bölümde öğrendi ki:
• Bazı insanlar her şeyin önceden belirlendiğine inanıyor.
• Bazıları da “Yok ya, ben kendi yolumu kendim çizerim” diyor.
• Bir kısmı da “Kaderimse yaşarım, ama mızıkçılık da yapmam” kafasında.
En komiği şu: Hangisi doğru bilmiyoruz ama herkes kendi inandığı gibi yaşıyor. Ve belki de felsefenin güzelliği bu: Sorular sorar, cevaplar vermez.
Kapanış: Kahveni Dökersen Suçlu Kim?
Yani sevgili okur, yarın sabah kahveni dökersen…
Sakın “Bu da benim kaderimmiş” deyip suçu İskandinav ablaların üstüne atma.
Belki sadece uykunu tam alamadın.
Ama… ya gerçekten kaderinse?
İşte bu yüzden felsefe çok eğlenceli. Çünkü her cevabın arkasında bir “ya öyleyse?” gizli
- Sabah kahveni sehpanın üstüne döktün. İlk düşüncen ne olurdu?
A) Ufff yaa… Belli ki evrende bir denge bozuldu.
B) Demek ki uyanmadan kahve koymamak gerekiyormuş, not al!
C) Bu da mı kaderdi be kardeşim?
D) Evrenin bana mesajı var ama hâlâ çözemedim.
⸻
- Hayat planladığın gibi gitmediğinde ne yaparsın?
A) Her şeyin bir nedeni vardır, boşuna üzülmem.
B) Demek ki eksik ya da yanlış bir şey yaptım, yeniden denerim.
C) Plan da neymiş? Rüzgar nereye savurursa…
D) Olasılıkları değerlendirip alternatif plan yaparım.
⸻
- Bir şeyin olacağına inandığında nasıl davranırsın?
A) Olması gereken zaten olacak, akışına bırakırım.
B) Olmasını istiyorsam, ben çabalayacağım.
C) Zaten birileri yukarıdan karar vermiştir, ben figüranım.
D) İnanç güzel ama hesap-kitap da şart.
⸻
- Tanrılar senin kaderini yazmış olabilir mi?
A) Belki… Bir yerlerde mitolojik ablamlar beni şekillendiriyor olabilir.
B) Bence ben kendi tanrımı içimde taşıyorum.
C) Onlar yazdıysa da kötü el yazıları varmış.
D) Tanrılar varsa bile beni bayağı özgür bırakmışlar gibi hissediyorum.
⸻
Sonuçlar:
Çoğunlukla A:
Mitolojik Kaderci
Senin için her şeyin bir anlamı ve bir sebebi var. Bazen işler yolunda gitmese bile, “böyle olması gerekiyordu” diyorsun. Evrenle sessiz bir anlaşman var gibi.
Çoğunlukla B:
Akılcı Özgür Ruh
Kader deyince biraz tüylerin diken diken oluyor. Kontrolün sende olduğuna inanıyorsun ve her şeyi analiz ederek yol alıyorsun. Sence tesadüf yok, sadece sebepler var.
Çoğunlukla C:
İçimizdeki Sofist
Senin için hayat biraz oyun gibi: Kurallar belirsiz, sonlar sürprizli. Kader varsa da çok fazla şikayet etmeden yoluna bakıyorsun. O yüzden içindeki “ehh ne yapalım”cı çok güçlü.
Çoğunlukla D:
Filozofluk Seviye 1: Aristo Style
Sen kaderi bir matematik problemi gibi çözmeye çalışıyorsun. Sebep-sonuç ilişkilerini seviyorsun. Her şeyin ardında bir mantık arıyorsun, hem de keyifle.
“Sen hangi gruba çıktın? Ve gerçekten kaderin yazılmış olduğuna inanıyor musun?”
Editör notu:Kader, bazen bir tesadüf gibi görünür, bazen ise evrenin en büyük planı… Ama senin bu yazıya rastlaman, belki de ne olduğunu bilmediğin ama önemli bir anın başlangıcıdır. Her şeyin bir nedeni olduğunu bilerek, “kaderim ne olacak?” sorusuna biraz daha soğukkanlı bakabilirsin. Sonuçta, belki de kaderimiz sadece bir soru işaretidir; gerisi, cevabı bulmaktan ibaret!