George Berkeley: “Bunlar Hepsi Bir Hayal Mi?”

George Berkeley, yani bizim “Var olmak, algılanmak demektir” diye meşhur olan arkadaş. Evet, doğru duydunuz! Berkeley’e göre, fiziksel dünyada gerçekten var olan bir şey yok. Yani, biz bir nesneyi gördüğümüzde aslında neyi gördüğümüzü düşünmüyoruz, sadece o nesneyi algılıyoruz. Sadece “Algılanan” var! Hani bazen bir şeyin gerçekten var olup olmadığını sorgularsınız ya, işte Berkeley de tam olarak bunu söylüyordu: “Bana göre her şey sadece bir algıdır, gözlerimizin önündeki her şey, bir tür hayaldir!”

Düşünün, Berkeley bir arkadaş olarak karşınızda oturuyor ve size “Gerçekten şu an neyi görüyorsun?” diye soruyor. Cevabınız: “Bir sandalye.” O da size “Ama sandalye, bir şekilde yalnızca senin algın değil mi?” diyor. Eh, işte Berkeley, şüpheci değil, tamamen başka bir düzeyde! Hadi gelin, Berkeley’in akıl almaz felsefi görüşlerine biraz daha yakından bakalım.

Berkeley’in Hayatı: “Gözlerimle Görüyorum, Ama Görmeyebilir Miyim?”

George Berkeley, 1685’te İrlanda’da doğdu ve felsefe dünyasında bayağı ses getirdi. Genç yaşlardan itibaren felsefe ile ilgilenmeye başladı ve üniversiteyi Oxford’da tamamladı. Ama onun felsefesi, sıradan felsefi görüşlerden biraz farklıydı. Çünkü Berkeley, her şeyin zihin ve algı tarafından şekillendiğini savunuyordu.

Şimdi, Berkeley’in hayatını anlamak, biraz da “Algılama nedir?” sorusunu anlamakla ilgilidir. Düşünsenize, çevrenizde gördüğünüz her şey aslında zihninizin bir ürünü olabilir mi? Berkeley, “Kesinlikle olabilir” diyordu. Her şeyin zihinde şekillendiği görüşünü savunarak, felsefeye yepyeni bir soluk getirdi.

Berkeley ve Idealizm: “Fiziksel Dünyadan Bahsetmeye Ne Gerek Var?”

Berkeley’in en ünlü felsefi görüşü “İdealizm”dir. Ve bunu tam anlamıyla bir felsefi patlama gibi düşünebilirsiniz. Ona göre, fiziksel dünya aslında bir yanılsamadır. Yani, biz çevremizdeki nesneleri algılıyoruz, ama bu nesnelerin gerçekte var olup olmadığını kesinlikle bilemeyiz. Yani, Berkeley’e göre, eğer bir şey algılanmıyorsa, o şey yoktur.

Peki, nasıl oluyor da bu kadar cesur bir iddiada bulunabiliyor? Çünkü ona göre, “Var olan her şey, algılayıcı bir zihin tarafından algılanmak zorundadır.” Kısacası, bir şeyin varlığı, birinin o şeyi algılamasına bağlıdır. Mesela, bir ormanda tek başına bir ağaç düşse, gerçekten ses çıkarır mı? Berkeley, “Hayır, çünkü sesi duyacak bir zihin yoksa, ses de yoktur.” diyor. O yüzden, bir şeyin varlığı o şeyin algılanması ile sınırlıdır. “İşte tam burada devreye Tanrı girer” diyor Berkeley. O, her şeyin her zaman var olduğundan emin olmanızı sağlamak için algıyı sürekli yöneten yegâne güçtür.

Berkeley ve “Perception”: Her Şey Zihnimizde Mi?

Berkeley için “perception” yani algılama, her şeyin temelidir. Eğer bir şey algılanıyorsa, var demektir. Eğer algılanmıyorsa, yok demektir. Kısacası, bu dünya sadece bizim zihnimizde var olan bir yerdir. Düşünsenize, gözlerimizi kapatınca dünya yok mu oluyor? Berkeley, buna da evet diyordu. Çünkü gözlerimizle algıladığımız her şey aslında zihnimizin bir yansımasıydı.

Ama Berkeley burada her şeyi sadece bireysel algılarla açıklamak istemiyordu. “Ya o zaman her şey rastlantısal olurdu, değil mi?” diye düşünüyordu. O yüzden, evrenin düzenini sağlayan ve tüm bu algıları koordine eden Tanrı’yı işin içine katıyordu. Tanrı, her şeyin düzenini kontrol eder, biz uyurken de varlığını sürdürür. Tanrı, her şeyin varlığını devam ettiren büyük algılayıcıydı.

Berkeley’in Sentezi: Tanrı’nın Algısı ve Evrensel Algılama

Berkeley, “Evet, her şey algı ile var olabilir. Ama Tanrı her şeyi her zaman algılar, o yüzden dünya her zaman var olur.” diyordu. Ona göre, Tanrı’nın algısı evrenin sürekli var olmasını sağlar. Yani Tanrı, bizim gördüğümüz dünyayı sürekli olarak gözden geçiriyor ve onun varlığını sürdürüyor.

Bu felsefi görüş, son derece farklıydı. Çünkü o dönemdeki pek çok filozof, fiziksel dünyanın gerçekliğine dair daha somut bir yaklaşım benimsemişti. Berkeley, “Gerçek olan tek şey bizim algılarımızdır” diyerek, insanın dünyayı nasıl algıladığını temele koyuyordu.

Berkeley ve Din: “İlahi Planın Parçası Olarak Algılıyoruz”

Berkeley’in düşüncelerinde din de önemli bir yer tutuyordu. O, Tanrı’nın evrende bir düzen sağladığını ve insanın algılama gücünün de Tanrı tarafından yönlendirildiğini savunuyordu. Hani bazen dini düşünceleri felsefi bir bağlamda görmek pek alışılmadık olabilir, ama Berkeley buna farklı bir açıdan yaklaşmıştı. “Tanrı her şeyi algılar, bu yüzden her şey bir anlam taşır” diyordu.

O zamanlarda, pek çok filozof evrende Tanrı’nın bir tür düzenleyici güç olduğuna inanıyordu, ancak Berkeley’in yaklaşımı bir adım daha ileri gidiyordu. Her şeyin Tanrı’nın sürekli algısı sayesinde var olduğunu söylüyordu.

Sonuç: Berkeley’in Mirası ve Bugün

Berkeley, felsefeye idealizmin yeni bir boyutunu kazandırmış ve evrendeki varlık anlayışını köklü bir şekilde değiştirmiştir. Fakat Berkeley’in fikirleri oldukça radikal bulunduğu için, o dönemde pek çok eleştiriye maruz kalmıştı. Hatta zaman zaman deli diye bile adlandırılmıştır. Ama bugün hala felsefi düşüncelerini tartışıyor, onun algı ve gerçeklik üzerine söylediklerini sorguluyoruz.

Berkeley’i okurken, “Gerçekten bu sandalye var mı?” diye sorabilirsiniz. Ama belki de şu an sizin algınızda gerçekten var olan her şeyin bir hayal olduğuna dair şüpheleriniz başlamıştır. Hadi bakalım, beynimizi bu kadar zorlamışken, biraz da beynimizin dışında bir dünyayı düşünelim!

Editör Notu:

George Berkeley’in felsefesi, “Her şeyin algıya dayalı olduğunu düşünürsek, aslında hiçbir şey gerçekten yok mu?” sorusunu gündeme getiriyor. Hadi, bir şeyin gerçekten var olup olmadığını sorgulamadan bir çay içmeye gitmeye karar verin. Çünkü “algıladığınız her şey, belki de yalnızca bir hayal…” Kendinize iyi bakın!

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın