Felsefenin ağır toplarından biriyle tanışın: Immanuel Kant. Hani şu “Aklı kullan ama dikkatli ol” diyen, herkesin ciddiyetle yaklaştığı ama aslında içten içe hayatın trajikomik taraflarını görebilen dâhi. Gelin Kant’ı biraz yakından, ama bir çay demli havasında tanıyalım.
Önce Biyografi: Düzenin Ta Kendisi
Kant 1724’te Prusya’nın Königsberg kentinde doğdu (bugünkü Kaliningrad).
Hayatı boyunca doğduğu yerden neredeyse hiç ayrılmadı. Evet, Kant tam bir “yerleşik hayvan”. “Dünya küçük, ev daha küçük” felsefesini çok önceden yaşamış gibi. Günlük yürüyüşlerini o kadar dakik yapardı ki, halk onun saatine göre kendi saatini ayarlardı. (Bir nevi 18. yüzyılın yürüyen Rolex’i.)
Şimdi Konulara Girelim: Kant Ne Dedi?
Kant’ı anlamak için onun birkaç temel kavramını bilmek lazım. Hazırsanız başlıyoruz:
- Saf Aklın Eleştirisi (Ve Bizim Saf Akıl ile İmtihanımız)
Kant’ın başyapıtı “Saf Aklın Eleştirisi” (1781).
Ne anlatıyor? Basitleştirirsek:
• Biz dünyayı olduğu gibi algılamıyoruz.
• Algılarımız bir filtre gibi çalışıyor: zaman, mekân, sebep-sonuç ilişkileri doğuştan kafamızda var.
• Yani, biz aslında şeylerin kendisini (noumenon) değil, kafamızdaki versiyonlarını (fenomenon) görüyoruz.
Bunu düşünürken Kant bir nevi şunu söylüyor:
“Belki de gerçek dünya çok daha acayip bir yer, ama bizim beyin yazılımımız o dünyayı ‘anlaşılır bir hale’ çeviriyor.”
(Düşününce: Kant Instagram filtresi gibi bir şey tanımlıyor. Gerçek dünya çirkin mi? Bilemeyiz, çünkü bizim gözümüz hep Valencia filtresinde.)
- Ahlak Felsefesi: Kategorik Imperatif
Kant’ın meşhur ahlak yasası var:
“Öyle davran ki, davranışının yasası evrensel bir yasa haline gelebilsin.”
Yani Kant’a göre “Ben böyle yapıyorum, bana özel” yok.
Ne yapıyorsan, herkes yapsa da doğru olmalı.
Örnek:
• “Yalan söyleyebilir miyim?” → Eğer herkes yalan söyleseydi, iletişim çökerdi. O zaman yalan yanlıştır.
Kant burada felsefi bir Süper Kahraman gibi: Ahlak Avcısı.
Tabii bazen komik bir tarafı da var: Kant’a göre mesela bir katil seni kovalar, saklanırsın, kapıyı çalar, “Burada mı?” der. Kant der ki: “Yalan söyleyemezsin.”
(İşte burada Kant’ı biraz yanımıza çekip “Hocam gel bir çay içelim, bu iş böyle olmuyor” diyesi geliyor insanın.)
- Estetik ve Sanat Üzerine
Kant güzelliğin de bir nesnelliği olmadığını savundu.
Yani bir şeye “güzel” dememiz, onun doğasından değil, bizim yargımızdan kaynaklanıyor.
Ama yine de “güzel” dediğimiz şeyin herkes tarafından paylaşılabilir bir yönü var.
Özetle:
“Güzellik bakış açısına bağlıdır, ama yine de bazı bakış açıları daha cooldur.”
(Kant burada da influencer gibi davranıyor.)
Peki Kant’ın En Önemli Katkıları Ne?
• Modern felsefeye akılcılık ve deneyimcilik arasında bir köprü kurdu.
• Ahlak felsefesinde evrensel kurallar fikrini güçlendirdi.
• Bilinç, algı, bilgi teorisi gibi alanlara temel taşları döşedi.
• Özgürlüğün, insan aklının temel bir yönü olduğunu vurguladı.
Son Söz: Kant’la Bir Çay İçsek…
Kant’ı masaya oturtsak, ciddi ciddi dünya meselelerini tartışırdık. Ama 5 dakika sonra saatine bakar, yürüyüşe çıkardı.
Bize de arkasından bakıp şunu düşünmek kalırdı:
“Dünya değişiyor, insanlar değişiyor… ama Kant gibi düşünenler olmasa, belki biz de kim olduğumuzu asla tam anlayamazdık.”
Ve evet, Kant olmasa “Saf Aklımızla” hâlâ duvara çarpa çarpa yürüyorduk.
Kant’tan Altın Değerinde 3 Alıntı (Ve Minik Yorumu)
- “Aklı kullanma cesaretini göster!”
Kant’ın “Artık büyü!” diyemeyecek kadar kibar hali.
- “İnsan, yalnızca insan olduğu için değerlidir.”
Kant, “follower sayına bakmadan seni seviyorum” diyen ilk filozoftur.
- “Deneyim olmadan bilgi olmaz, ama deneyimin düzeni akıldan gelir.”
Yani hayat size limon verirse… Önce limonu deneyimlersiniz, sonra aklınızla limonataya çevirirsiniz.
Kant İle Bir Gün Geçirseydik…
08:00 — Güne tam zamanında başlar.
08:05 — Çay yok, kahve yok, hemen kitap açılır.
12:00 — Saat gibi yürüyüş. Aynı sokak, aynı adım. (Google Maps şaşırırdı.)
17:00 — Saf Aklın Eleştirisi’nden 200. kez alıntı.
22:00 — “Bugün yeterince kategorik davrandım mı?” iç muhasebesi.
23:00 — Erken uyku. Yarın yeni bir sistem kuracak!