Karl Marx: Bir Hayalet Dolaşıyor, Blog Sayfalarında!

“Filozoflar bugüne dek yalnızca dünyayı çeşitli biçimlerde yorumladılar; oysa mesele onu değiştirmektir.” – Karl Marx

Marx Gelseydi Sınıf Arkadaşına “Emek Senin Neyin Oluyor?” Diye Sorar mıydı?

Hayatında bir noktada “Bu kadar çalışıyorum ama karşılığını neden alamıyorum?” diye düşündüysen… ya da “Zengin neden hep daha zengin oluyor, fakir neden hep daha fakir?” diye sorguladıysan…
Tebrikler! Senin içindeki mini-Marx uyanmış olabilir.

Ama korkma, bu yazıda kimse seni proletarya ilan etmeyecek. Sadece Marx’ı, onun fikirlerini ve neden hâlâ bu kadar konuşulduğunu biraz sohbet eder gibi keşfedeceğiz. Kahveni (ve belki devrim ruhunu?) al, başlıyoruz!

Marx Kimdir? Sadece Sakallı Bir Adam mı?

Karl Marx, 1818’de Almanya’nın Trier şehrinde doğdu. Aslında hukuk okudu ama kısa sürede “Bu sistem garip çalışıyor” diyerek kendini felsefeye, tarihe, ekonomiye ve toplumsal eleştiriye verdi.
Hayatının büyük kısmı sürgünlerde, parasızlık içinde geçti. Ama ne yaptı biliyor musun? Oturup insanlık tarihinin en radikal eleştirisini yazdı.

Ve bir düşün: Yazdıklarının etkisiyle yüzyıllarca sistemler yıkıldı, ideolojiler kuruldu, milyonlar sokağa çıktı.
Yani… evet, o sadece sakallı bir adam değil.

Tarihin Motoru: Sınıf Mücadelesi

Marx’a göre insanlık tarihi, sınıf mücadelesi tarihidir.
Efendilerle köleler, lordlarla serfler, burjuvalarla işçiler…
Her çağın kendi çatışması vardır.
Ve bu çatışmaların temelinde hep ekonomi yatar.

Yani Marx sana şöyle der:

Tarihi değiştiren şey kahramanlar değil, emekçi kitlelerdir. Kim üretirse, gücü o belirler.

Bugünün versiyonu: Kahveni sen yapıyorsun ama müdürün kahve makinesiyle selfie atıyor.

Artı-Değer: Patronlar Nasıl Para Kazanıyor?

Marx’ın ekonomi teorisinin kalbinde şu soru vardır:
Emekçi neden hep kaybeden tarafta?”

Cevabı da: Artı-değer.
Sen bir işte 8 saat çalışıyorsun. Bu süre boyunca patron, senin emeğinden daha fazla para kazanıyor. Yani senin yarattığın değerin bir kısmını sana vermiyor.

Ve Marx buna net bir isim takıyor: Sömürü.

Marx’a göre kapitalizm bu sömürüyü sistemleştirmiştir. Hatta öyle ustaca yapar ki, sen bazen kendi sömürü sistemini savunursun. (Evet, burada biraz içimiz burkuldu…)

Yabancılaşma: Sen Artık Bu Sandalyeyi Bilmiyorsun

Marx’a göre kapitalist sistemde, işçi kendi ürettiği şeye yabancılaşır.
Mesela bir sandalye üretiyorsun ama onu asla sahiplenemiyorsun. Hatta neye yaradığını bile umursamıyorsun çünkü sadece bantın bir parçasısın.

Ve bu sadece objeye değil, kendine de yabancılaşmadır.
Çünkü bir süre sonra kim olduğunu bile unutuyorsun.
Yani Marx sana der ki:

Bu sistem sadece seni sömürmüyor, seni senden de uzaklaştırıyor.”

Komünizm: “Haydi Hep Birlikte Sahip Olalım!”

Marx’ın meşhur çözümü: Komünizm.
Ama bu, karikatürlerde anlatıldığı gibi her şeyin kırmızıya boyandığı bir ütopya değildir.
Komünizm, özel mülkiyetin kalktığı, üretim araçlarının toplum tarafından ortaklaşa sahiplenildiği bir sistemdir.

Yani Marx’ın hayali şuydu:
Kimse kimsenin emeğini sömürmesin.
Herkes ihtiyacına göre alsın, yeteneğine göre versin.

(Kulağa çok güzel geliyor ama pratikte… işler karışıyor. Onu da başka bir yazıya bırakalım.)

Marx ve Din: “Halkın Afyonu” Meselesi

Marx’ın dinle ilgili meşhur sözü vardır:

“Din, halkın afyonudur.”

Ama bu cümle, düşündüğün kadar küfür gibi değildir.
Marx burada aslında dini insanların acılarına dayanmak için kullandığı bir rahatlama aracı olarak görür.
Yani “hatalı” değil, ama sistemin yarattığı acının bir belirtisi olarak ele alır.

Editör Notu:

Marx okumak bazen seni sinirlendirir.
Ben neden bu kadar emek harcayıp bu kadar az alıyorum?”
Ama aynı zamanda sana güç de verir:
Demek ki bu sorun sadece bende değil, sistemde!”
Marx, sana devrim yaptırmak zorunda değil. Bazen sadece farkındalık da yeterlidir.

Ve unutma:
Belki de dünyayı değiştirmek, önce onu sorgulamakla başlar.
Sen de burada, bu satırlarla, değişimin küçük bir kıvılcımını yakıyorsun.

Marx Bugün Yaşasa Ne Olurdu?

Muhtemelen YouTube’da “Kapitalizm Nedir? 10 Dakikada Anlatıyorum” diye bir videosu olurdu.
TikTok’ta ise “Bu sabah da sistem beni sömürdü” diye story atardı.
Ama yine de en çok yaptığı şey şuydu:
Seni düşünmeye teşvik etmek.

Çünkü Marx için en büyük devrim, önce zihinde başlar.

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın