Etiket: philosophy
-
David Hume: “Biraz Daha Şüpheci Olalım, Neden Olmasın?”
David Hume… Şüpheci felsefenin babalarından biri, yani “Her şeyi sorgula, hatta sorgulamanın bile gerekliliğini sorgula” yaklaşımının öncüsü. Eğer Hume’u bir arkadaş olarak düşünseydik, o, sürekli “Gerçekten öyle mi? Emin misin?” diye soran bir tip olurdu. Yani, Hume için her şeyin sorgulanması gerekiyordu, hatta bizim dünyayı anlamamızda kullandığımız temel araçlar bile. Hume, 18. yüzyılın ortalarında İskoçya’da…
-
John Locke: “Beynimdeki Boş Sayfayı Dolduruyorum”
John Locke… Hani şu meşhur filozof, “Tabula Rasa”yı ortaya atarak beynimizin bir tür boş sayfa olduğunu söyleyen adam. Ve tabii, insanların temel haklarını savunarak, modern demokrasiye de büyük katkılarda bulunan bir düşünür. Ama gelin, Locke’a daha yakından bakalım. Hani bazen “insan hakları” hakkında ne düşündüğünüzü ya da düşünmeyi unuttuğunuzda, Locke sizi bir anda hatırlatıyor ve…
-
Spinoza: Tanrı, Doğa ve “Herkesin Favori Felsefi Kafası”
Benedict de Spinoza… Yani o ünlü filozof, “Tanrı doğadır” diyerek, bir devrim yaratmış adam. Ama aslında, tam olarak ne demek istediğini anlamak için biraz derine inmek gerekiyor. Spinoza, klasik felsefi düşünceye biraz eğlenceli bir “yeni bakış açısı” ekleyerek, “Neden Tanrı ve doğa birbirinden ayrı olmalı ki?” diye düşündü ve herkesin kafasını karıştırmaya başladı. Gel, Spinoza’nın…
-
Descartes: Felsefenin En İyi Kahvesi ve “Düşünüyorum, Öyleyse Varım”
René Descartes, felsefede “modern” demekse, hemen ilk akla gelen isimlerden biridir. Çünkü o, felsefenin en temel sorularını, evrenin, düşüncenin, varoluşun temellerini çok radikal bir şekilde sorgulamıştır. Ama gelin, onun düşüncelerini sırayla keşfederken biraz da Descartes’ın hayatına göz atalım. Yani, kahve içip “düşünüyorum, öyleyse varım” dedikten sonra hayatına nasıl yön verdiğini de inceleyelim. Hayatına Bir Kahve…
-
Barok Felsefesi: Akıl, Tanrı ve Biraz da Dram
17. yüzyılda bir varoluş krizi yaşasaydınız, bu filozoflarla bir çay içerdiniz. Dikkat! Bu yazı biraz Tanrısal, biraz matematiksel, biraz da ‘Ben niye bu kadar düşünüyorum ya?’ dedirtecek cinsten. Çünkü Barok felsefe bu: duyguyla aklın flört ettiği, mantığın göz kırptığı dönem! Barok dendi mi akla ilk gelen şey nedir? Kıvrımlı sütunlar, gösterişli tablolar, ihtişamlı müzikler… ama…
-
İki Kültür Arasında Kalmış Modern İnsan: Hem Beyin Var Hem Kalp!
Düşünsene, bir sabah uyanıyorsun ve içinden şöyle bir şey geçiyor: “Ben kimim?” Bu kadar basit ama bir o kadar da derin bir soru. Sonra biraz daha düşünüyorsun ve başka sorular da patır patır düşüyor zihnine: “Bu dünya nasıl oluştu?”, “Gerçek bilgi nedir?”, “Bilim mi doğru yolu gösterir, yoksa sanat mı hayatın anlamını fısıldar kulağımıza?” İşte…
-
“Evrenin İlk Yaşam Koçları: Helenizm ve Sofie’nin Dünyasında Felsefe”
Tanrılar, Filozoflar ve Evrenin Ortasında Sıkışmış İnsan: Helenizm Dönemine Sofie’nin Dünyası’ndan Bakış Selam sevgili okur! Bugün seni zaman makinamıza davet ediyorum. Hedef: MÖ 300 civarı, yani “Helenistik Dönem.” Yani, felsefenin “çılgın dönemleri.” Sokrates’in dert ettiği şeylerin artık “halk arasında” yayılmaya başladığı, Platon’un öğrencisi Aristoteles’in fikirlerinin meyve verdiği, ama bir yandan da İskender’in “Selam millet, ben…
-
RÖNESANS: “Ben biraz düşünmek istiyorum ya!” diyen adamların zaferi
Ooo, Rönesans mı dedin? Dur hele, hemen entelektüel gözlüğümü takayım, kahvemi yudumlayayım ve seni şöyle 14. yüzyılın İtalya’sına doğru ışınlayayım! Hazırsan başlıyoruz: felsefenin yeniden doğduğu, sanatın tavan yaptığı, insanların “Orta Çağ’daki gibi düşünmeyeceğiz artık ya!” diye ayağa kalktığı o şahane döneme… Şimdi bak, “Rönesans” kelime anlamı olarak zaten “yeniden doğuş” demek. Ama bu doğuş öyle…
-
Kader: Tanrılar mı Yazdı, Biz mi Uydurduk?
Diyelim ki sabah gözünü açtın. Kahveni alıp pencereye yürüdün. Gökyüzüne baktın ve kendi kendine sordun:“Acaba bugün başıma gelecekler önceden yazıldı mı?”Eğer Sofie’nin Dünyası’nı okuduysan, bu soruya tek kelimelik bir cevap gelmiyor. Çünkü cevap, mitolojik tanrılardan, eski filozoflara, oradan bugünkü bilinçaltımıza kadar gidiyor. İskandinavlar Bu İşi Biliyordu: Üç Kadın, Bir İplik ve Senin Kafanı Karıştıracak Bir…
-
Antik Atina Günlükleri: Sokrates sorar, Platon not alır
Eğer bir zaman makinesi icat edilirse, ilk durak neresi olmalı diye sorarsanız, hiç düşünmeden “Atina!” derim. Hem de Antik olanı. Öyle Instagramlık kafe dolu, frappe içilen Atina değil… Felsefenin sokakta yürüdüğü, “bilgi nedir?” sorusunun sabah selamı gibi söylendiği, Sokrates’in kahve yerine düşünce ikram ettiği o eski Atia. Buyrunuz, birlikte bir yürüyüşe çıkalım. Hem biraz gülüp…